|
|
İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından
1460 - 1478 yılları arasında yaptırılan ve zamanla yeni
eklemelerle genişletilen Topkapı Sarayı, yaklaşık 380 yıl
imparatorluğun yönetim merkezi ve padişahların evi olarak
kullanılmıştır. Dolmabahçe Sarayı'nın yapılmasından sonra
terk edilen Saray, önemini her zaman korumuştur. Sultan I.
Abdülmecit ve Sultan Abdülaziz dönemlerinde özel izinle
Saray'ın bazı bölümlerin ziyarete açıldığı bilinir.
Dünyada günümüze gelebilmiş sarayların en eskisi ve genişi
Topkapı Sarayıdır. Atatürk’ün emri ile 1924 yılından beri
müze olarak kullanılmaktadır. Konumu Halic’i, Boğaziçi’ni ve
Marmara denizi gören, çok güzel manzaralı, İstanbul’un ilk
kuruluş yeri olan bilinen akropol tepesidir. Tarihi İstanbul
üçgen yarımadasının en uç noktasında, 5 km.yi bulan surlarla
çevrili, 700.000 m2 özel araziye sahip bir komplekstir.
İstanbul’un fethini 1453’te gerçekleştiren genç Fatih Sultan
Mehmet, İmparatorluk tahtını bu şehre taşımıştı. Kurduğu ilk
saray şehrin ortasında bulunmaktaydı. 1470’lerde yaptırdığı
ikinci saraya, önceleri yeni saray, yakın tarihlerden beri
de Topkapı Sarayı denilmektedir. Burası, tarihte bilinen
diğer Türk sarayları gibi, klasik bir Türk sarayıdır.
Değişik fonksiyonları olan, ağaçlarla gölgelendirilmiş,
birbirini takip eden ve abidevi kapılarla ayrılmış
avlulardan oluşmuştur. Fonksiyonel yapılar bu avluların
çevresine serpiştirilmiştir. Saray, kurulduğu çağdan
başlayarak Sultanların yaptırdığı birçok değişiklik ve
eklemelerle sürekli gelişmiştir. Sultanların 1853’te
gösterişli Dolmabahçe Sarayına taşınmaları ile resmi
saraylıktan çıkmış ve hızla harap olmaya yüz tutmuştu.
Cumhuriyet döneminde 50 yılı aşan sürekli onarımlar Topkapı
Sarayını eski sade güzelliğine kavuşturmuştur. Sarayda
sergilenen müze parçalarının pek çoğu dünyada eşi-benzeri
olmayan şaheserlerdir. Saray olarak kullanıldığı
devirlerdeki fonksiyonları, tarihteki diğer saraylara göre
oldukça değişiktir. Burası imparatorluğun tek sahibi
Sultanın resmi ikametgâhı olmakla beraber, resmi devlet
işlerinin merkezi, bakanlar kurulunun toplandığı, devlet
hazinesi, darphanesi ve arşivlerinin bulunduğu yerdi.
İmparatorluğun en yüksek öğrenim kurumu, Sultanın ve
devletin üniversitesi de sarayda bulunurdu. Osmanlı Türk
İmparatorluğunun kalbi, beyni ve her anlamdaki tek merkezi
burasıydı. Kuruluşundan epey sonra da sultanların özel
haremleri de bu saraya yerleştirilmişti. Osmanlı Türk
İmparatorluğu Türklerin tarihte kurduğu 16 bağımsız
devletten en uzun ömürlü ve en geniş topraklara sahip
olanıdır.
622 yıl süren bu dev imparatorluk Akdeniz’i ve Karadeniz’i
çevreleyen Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında yüzyıllarca
hüküm sürmüştür. Değişik ırk ve değişik dinlerden pek çok
ulusu idaresinde birleştirmiştir. Tarihte böylesine geniş
topraklara bu kadar uzun süre hükmeden diğeri de Roma
İmparatorluğudur. Osmanlı Türk İmparatorluğunda 36 Sultan
hüküm sürmüş ve 16. yy. başlarından itibaren, halifelik
ünvanı ile de, İslam dünyasının dinsel hükümranlığını
üstlenmiştir. Sarayda Sultanın özel avlusunda bulunan okulda
eğitimini tamamlayan yetenekli memurlar, geniş
imparatorluğun yönetimi ve örgütlenmesinde büyük bir
sadakatla başarı göstermişlerdir. Vezir ve sadrazamların pek
çoğu bu okulun mezunları idi. Topkapı Sarayında gün ışığı
ile başlayan hayat her adımda, her durumda, büyük tören ve
katı protokol kurallarına bağlı idi. Asırları bulan
kökleşmiş gelenek ve göreneklere herkesin uyması şarttı. Bu
husus imparatorluğun çöküş devrinde bile kati kuraldı. Batı
dünyası protokol usülleri, daima bu sarayın kurallarının
etkisinde kalmıştır. Topkapı Sarayının sahil köşk ve
pavyonları geçen yüzyıl sonlarında tahrip olmuşlardır.
Değişik çini, ağaç işleri ve mimari üslupları, Topkapı
Sarayında Türk sanatının gelişmesini, üslup farklarının
uyumunu en güzel şekilde gösterir.
Topkapı Sarayı Müzesi'ne bağlı Şerifler Yalısı Sultan
I.Abdülhamit döneminde yapılmış selamlık köşktür.
BİRİNCİ AVLU
Sarayın birinci avlusuna Bab-ı Hümayun diye bilinen İmparatorluk
kapısından girilir. Kapı dışındaki anıt çeşme 18. yy. Türk
sanatının en güzel örneklerindendir. Birinci avluda saray
fırınları, darphane, muhafız alayı, odun depoları ve aşağıdaki
düzlüklerde özel sebze bahçeleri yer alırdı. Sarayın ilk yapısı
Çinili Köşk ve Arkeoloji Müzeleri de bu avludadır. Girişi
takiben solda 6. yy. Bizans eseri olan Aya İrini Müzesi yer
alır.
İKİNCİ AVLU
Topkapı Sarayı Müzesinin ana girişi, ikinci kapı olan Bab-üs
Selam, orta kapıdır. İkinci avlu devlet ve hükümetin yönetim
merkezidir. Yalnızca sultanların at bindiği bu avluda, halktan
resmi işi olanlar, özel ödeme günlerinde maaşlarını alan
yeniçeri temsilcileri, elçi kabulleri ve devlet törenleri
yapılırdı. 5-10 bin kişinin mevcut olabildiği törenlerde, tam
bir sessizliğin hüküm sürdüğü bilinir. Sultanların katıldığı
tören ve olaylarda imparatorluk tahtı bu avlunun diğer yanındaki
kapının önüne yerleştirilir ve bir saygı ifadesi olarak tüm
katılanlar elleri önlerinde kavuşmuş olarak dururlardı. Avlunun
sol yanında kabinenin toplandığı yönetim bölümü yer alır.
Sarayın tek kulesi de buradadır. Devlet adaletinin bu divanda
dağıtılmasından dolayı buraya Adalet Kulesi denilirdi. Bu
kuleden bütün İstanbul ve liman gözetlenebilirdi. Kulenin tek
girişi harem kısmında bulunmaktadır.
HAREM
16 yy. ortalarına kadar şehrin başka semtindeki Eski Sarayda
yerleşikti. Topkapı Sarayı Haremi dar uzun koridorlar, küçük iç
avlular etrafına serpiştirilmiş 400 kadar odadan oluşmuştur.
Burası çağlar boyunca değişikliklere uğrayarak gelişmiştir.
Sultanın annesi, kız, erkek kardeşleri, ailenin diğer fertleri
ve geniş aileye hizmet eden cariye ve harem ağalarının bulunduğu
evin özel bölümü durumunda idi Harem. Dışarıya kesinlikle kapalı
olan bu özel, Harem bölümü için asırlar boyu pek çok öyküler
anlatılmıştır. Sultana ve ailesine hizmet verecek cariyeler,
çeşitli ırkların en güzel ve sıhhatli kızları arasından seçilir
veya hediye edilirlerdi. Çocuk yaşta hareme giren kızlar yıllar
süren kati disiplin içinde yetiştirilirlerdi. Saray usullerini
öğrendikten sonra, belirli sınıflara ayrılmış bu cariyelerden
sultanın gözüne girebilenler, onun karısı bile olabilirdi.
İmparatorlukta kraliçe unvanı yoktu. Haremin bütün idaresi
sultanın annesinin elinde idi. Zenginlik ve ihtişamın yanında
dedikodu, kin ve sultana daha yaklaşabilmek için mücadele,
yaşamın bir parçası idi. Yeni bir sultanın tahta geçişi, eski
sultanın hareminin bir başka saraya gönderilmesine sebep olurdu.
İdaresi ve kişiliği zayıf sultanlar devirlerinde harem kadınları
ve harem ağalarının yönetime etkileri ve çevirdikleri entrikalar
hemen ortaya çıkardı. Bütün güzellikler, entrikalar ve
çirkinlikleri ile birlikte haremde yaşam, çağdaşı kadın
dünyasından üstün bir yaşam şekli idi. Harem bölümünün ancak bir
kısmı ziyarete açıktır. Hareketli ve renkli eski günlerinin tam
tersine loş koridorlar, boş odalar ziyaretçinin ancak hayal
gücünde canlanabilir. Harem gezisi sultan annesine tahsis edilen
bölüm ile 40 odalı kısımdan başlar. Büyük hamam ve kubbeli,
geniş sultan salonu sonraki bölümlerdir. Her münasip yere çeşme
ve ocak yerleştirilmiştir. Enteresan çeşmelerin aktığı havuzlu,
büyük salon 16. yy. şahane çinileri ile süslü olup, III. Murat
devri eseridir. Küçük kütüphane odasına ve çok enteresan meyve
ve çiçek resimleri ile bezeli “yemiş odasına” salonun dip
tarafından girilir. Harem turunun sonunda gezilen iki 16. yy.
odası, camları güzel vitraylar ve duvarları zengin dekorla
kaplıdır. Bu çift oda şehzadeye tahsis edilmişti. |
SİLAH KOLEKSİYONU VE DİVAN ODASI
Geniş saçaklı “Divan-ı Hümayun” bölümünün
yanındaki büyük yapı devlet hazinesi idi. 8 kubbeli bina eski
silahların modern biçimde sergilendiği zengin bir koleksiyondur.
Sultanların kullandığı zırh ve silahlarla, saray ve ordu
mensuplarının değişik çağlarda kullandıkları silahlar, diğer
ülkelerden ele geçirilenlerle birlikte teşhirdedirler. . Hükümet
üyelerine tahsis edilmiş Divan bölümü yanında sarayın tek kulesi
Adalet Kulesi yükselir. Divan toplantıları Sadrazam
başkanlığında toplanan Vezirler ve katipler ile yapılırdı.
Sultanlar toplantıya katılmaz ancak, duvarda harem bölümüne
açılan yüksek, perde ile kapalı bir pencereden toplantıyı
dinleyebilirdi. Elçi kabullerinde ziyafet sofrası bu salonda
kurulurdu.
MUTFAKLAR VE PORSELEN KOLEKSİYONU
İkinci avlunun sağ tarafında 20 bacalı saray
mutfakları yer alır. Sarayda mevcudu 12.000”i geçen Çin ve Japon
porselenlerinin 2500 kadarı bu bölümde sergilenmektedir. Buranın
mutfak olarak kullanıldığı günlerde sayıları 1000’i geçen aşçı
ve yardımcıları, sarayın değişik bölümlerine tahsis edilmiş
yemekleri pişirip, gönderirlerdi. Günümüzdeki porselen teşhiri
kronolojik ve modern bir sergidir. Dünyanın en zengin
koleksiyonunun seçilmiş parçalarıdır. Mutfakların bir bölümü
eskisi gibi muhafaza edilmiş, diğer bölümünde de İstanbul işi
porselen eşya ve cam işi teşhire sunulmuştur. Ayrı bir bölümde
gümüş eşya ve Avrupa porselenleri koleksiyonu yer alır. Eşsiz
Çin seledonları giriş sağ salondadır. Mavi beyazlar, tek ve çok
renkli porselen teşhirleri, Japon porselen salonu ile
nihayetlenir. Helvahane bölümünde günlük yaşamda kullanılan
madeni kapkacak, kahve takımları, tombaklar sergilenmektedir.
ÜÇÜNCÜ AVLU Üçüncü avluya Bab-üs Saade denilen, Ak Hadım
Ağaların kontrol altında tuttuğu, ancak özel izni olmayan hiç
kimse geçemediği kapıdan, Sultanın özel avlusuna girilirdi.
Saray Üniversitesi, Taht Odası, sultanın Hazine Dairesi ve
Kutsal Emanetler bölümü bu kısımda yer alırdı. Sultanlar elçi
kabullerini Taht Odasında yapar, yüksek devlet memurları ile de
burada görüşürlerdi. Giriş karşısındaki taht odası
hizmetkârları, güvenlik nedenleri ile sağır ve dilsiz
kimselerden seçilirdi. Sultanın çeşitli, değişik hizmetlerini
gören subay rütbeli personel aynı zamanda saray okulunun ileri
gelenleriydi. Avlunun ortasında bulunan 18 yy. III Ahmet
Kütüphanesi Barok üslubunun Türk mimarisine uyumunun tipik,
güzel örneğidir.
ELBİSELER
Avlunun sağ yan bölümünde teşhir edilen
sultan elbiseleri koleksiyonunun, dünyada bir benzeri yoktur.
Özel saray tezgâhlarında, elde yapılmış kumaşlardan dikilen
elbiseler 15. yy.dan beri itina ile bohçalanıp, özel sandıklarda
saklanmış olup tamamı 2500 kadardır. İpek, altın ve gümüş
simlerle işlenmiş elbiseler yanında, Türk Sanatının şaheserleri
olan Sultanların kullandığı ipek halı, özel seccade örnekleri de
teşhir edilmektedir.
HAZİNE
Topkapı Sarayı müzesinin hazine koleksiyonu
dünyanın en zengin, bir numaralı koleksiyonudur. 4 odada teşhir
edilen eserler otantik ve orjinaldir. Değişik yüzyıllardaki Türk
mücevherat işçiliğinin şaheserleri, Uzak-Doğu, Hint ve Avrupa
eserleri ile birlikte seyredenleri büyüler. Hazine Bölümü
sergilemesi 2001 yılında modernize edilerek değiştirilmiştir.
İlave bir ücret ile gezilebilen bölümde ilk odada Osmanlı
İmparatorluğunun değişik çağlarda kullandığı biri som altın
kaplamalı diğeri benzersiz mine ve kıymetli taşlarla süslenmiş,
bir diğeri abanoz ağacı ve üzerine fildişi kakma motifli,
ötekisi bağa ve sedef kakmalı, kıymetli taşlarla süslü dört taht
ve sultanların nadide taşlarla süslü sorguçları, iri taşlı
zümrüt askıları yer alır. İkinci odada Rus-Çin-İran-Hind el işi
güzel eserler, devlet madalyonları sergilenmektedir. Üçüncü
salon vitrinlerini Yeşim, tutya ve neceften yapılma eşsiz
eserler, bir 16 yy. merasim miğferi, her biri 48 kg som altından
yapılan iki büyük şamdan süsler. Dördüncü salonda merasim kılıç
ve hançerleri, takı ve yüzükler yanında Sarayın sembolü Topkapı
hançeri, Kaşıkçı Elması, III Mustafa’nın süslü zırhı ve altın
üzeri değerli taşlarla süslü beşik sergilenmektedir. Üçüncü
odayı dördüncüye bağlayan, Boğaziçi’nin girişine ve Asya
sahiline hakim şahane manzaralı bir balkon vardır.
SAAT KOLEKSİYONU BÖLÜMÜ
Kutsal emanetlerin yanındaki oda, dünyanın en
zengin koleksiyonudur. Giriş sağ tarafında Türk sanatkârlarını
saatleri yer alır. Çok değerli duvar ve masa saatleri, cep
saatleri 16-19. yy.lar arası tarihlenir. Değişik markalar saraya
hediye edilmişlerdi. Salonun en büyük saati 3.5 metre boyunda ve
1 metre eninde İngiliz malı olup, içinde bir org vardır. Cep
saatleri arasında Sultan Abdülmecit ve Abdülaziz’lerin portreli
saatleri enteresandır. Kubbeden aşağıya sarkan kuş kafesinin
altı enteresan, mineli bir saattir.
KUTSAL EMANETLER BÖLÜMÜ
16
yy. Mısır’ın fethini takiben saraya getirilen İslam'ın kutsal
emanetleri o tarihten beri bu bölümde muhafaza edilmektedirler.
Emanetlerin sergilenmesinden önce, bölüm Taht Odası olarak
kullanılmıştı. Kubbeli odaların duvarları çinilerle kaplıdır.
Hz.Muhammed’in kılıçları, yayı ve değerli bir kutu içerisinde
muhafaza edilen hırkası koleksiyonun önemli parçalarıdır.
Odadaki büyük, süslü işlemeli, kubbeli kafes gümüşten mamuldür.
Diğer oda vitrinlerinde Peygamberin, mührü, sakal kılları,
mektup ve ayak izleri sergilenmektedir. İlk el yazma Kuranlardan
birisi, Kâbe’nin anahtarları, önemli kişilerin kılıçları diğer
eserlerdir.
SULTAN PORTRELERİ GALERİSİ
Kutsal Emanetler bölümü ile Hazine arasında,
müze müdüriyetinin bulunduğu önü sütunlu binadadır. Büyük
salonda zaman, zaman değiştirilen sergiler yer alır. Topkapı
Sarayı Müzesinde zengin, değişik belgeler, kitaplar,
minyatürler, yazı takımları gibi kıymetli eserler bulunmaktadır.
Bu nadide parçalar buradaki salonda zaman içerisinde sergilenir.
Salonun balkon şeklindeki galeri duvarlarında Sultanların yağlı
boya tabloları bulunmaktadır.
DÖRDÜNCÜ AVLU
Sarayın üçüncü avlusundan koridorlar ile dördüncü avluya,
bahçeler içindeki pavyonlara geçilir. Burada sarayın tek
ahşap pavyonu, 17. yy. zengin işlemeli ve çinilerle süslü
Bağdat ve Revan köşkleri ve nihayet saraya inşa edilen en
son yapı olan Mecidiye köşkü yer alır. Köşkün alt katı
ziyaretçilere ayrılmış lokantadır. Bağdat köşkünün önündeki
teras Haliç, Galata bölümü ve Eski İstanbul’un kubbeler ve
minarelerden oluşan eşsiz manzarasının birlikte
seyredilebileceği en uygun yerdir. Saray yamaç bahçeleri
halka tahsis edilmiş büyük bir şehir parkıdır.
Telefon:0(212) 512 04 80 - 512 04 84
|
|
|